Boş kaldırımlarda yürürken çıplak ayaklarla
Islatıp duruyor gök gürültüsü
senfonisiyle
Gönlümde şimşekler çaktıran
Yaz yağmuru
Kalbimin en dip
yerlerini...
Sebepsiz yere gökkuşağı açıyor gözümde
Tenim ise eriyor yazın
ateşinde...
Düşünüyorum...
Nerede "O" gönlümün eskitemediği yar
Nerede
eski çocukluğumun İstanbul'u
Nerede hayatımın geri kalan
yılları...
Sonra uyanıyorum bu garip rüyadan
Tıkılıp kalmışım viran
bir şehrin
En harap binasında
Ayağıma zincirler vurulu kalmış
Ellerim
boğazımda
Karanlıklar içerisinde kalbimin ışığını arıyorum
Mekan çok büyük
ve alabildiğine sessiz
Yok mu bir umut verecek bana
diye
Haykırıyorum...
Bir mum yakıp beni bana gösterecek
Beni alıp
götürecek kalbinin ışığına...
Ağlıyorum ardından
Neredeyim
diyorum
Ben bembeyaz bir kağıttım halbuki
Bekleyen yazılması gerektiği
anı
Ne işim var bu karanlık yerde
Ayağımda zincirlerin anlamı ne
Kim
buladı beni karalara
Allah'ım bu nasıl bir ızdırap...
Ben sadece
delice sevdamın peşine düşmüştüm
Aklını kaybetmiş bir deli
misali...
Kaybolmuştum bu koca şehrin günahkar sokaklarında
Aramaktan
imkansız aşkını..
Kim aldı hapsetti beni yıkık bir binaya..
Kimin
günahıydım ben
Ya da hangi günahımdı
Bana bu ızdırabı
çektiren
Zincirlere vurup
Mekansız karanlıklara sunan...
Artık her
şey beliriyor yavaş yavaş...
Her yer aydınlanıyor bir bir
Güneş yeniden
ısıtıyor tenimi
Bakınıyorum etrafıma
Fark etmeye başlıyorum
Hangi kırık
kalbin
Yıkık viranında olduğumu
Aman Allah'ım..
O'nun yüreğinde
zincirli kalmışım
O'ymuş beni kalbine saklayan...
Işığını kaybetmiş
bensiz bu koca yürek
Ve artık her yer pür nur içinde ben varken
Ben yine
bembeyaz bir kağıt
Ama artık üstüne kaderi yazılmış,
En güzel harflerle,
en güzel şekilde,
En sevdiğiyle...